Cok guzelsin. Sevgili oldugumuzu anlarlar hemen.
Yani bir erkekle bir kiz, kapali bir odada Avrupalılar gibi uzun sure sevismeden duramazlar mi?
Durabilirler tabii... ama burasi Türkiye olduğu için herkes onlarin matematik degil, baska bir sey becerdiklerini dusunur. Herkesin boyle dusundugunu bildikleri icin, onlar da o isi dusunmeye baslarlar. Kiz namusu lekelenmesin diye 'kapiyi acik birakalim, filan demeye baslar. Erkek kendisiyle uzun bir sure ayni odada kalmaya razi olan kizin pas verdigini dusunur ve ona hala bir sey yapmamissa, erkekligine laf gelecegi icin kiza asilir. Bir sure sonra kafalarinin ici herkesin yaptiklarini dusundugu seylerle kirlenir ve o seyi yapmak gelir iclerinden. Sevismeseler bile sucluluk duymaya baslarlar ve odada sevismeden fazla kalamayacaklarini hissederler.
Diğer Orhan Pamuk Sözleri ve Alıntıları
- Rötuşlanmış fotoğraflar ruhları öldürüyor!
- Sessizlerin, anlatmayı bilmeyenlerin, kendini dinletemeyenlerin, önemli gözükmeyenlerin, dilsizlerin, o iyi cevabı hep olaydan sonra evde düşünenlerin, insanların hikayelerini merak etmediği o kişilerin yüzleri diğerlerinden daha anlamlı, daha dolu değil mi? Sanki anlatamadıkları hikayelerin harfleriyle kaynaşıyor bu yüzler, sanki sessizliğin, ezikliğin, hatta yenilginin işaretleri var onlarda.
- Hiçbir şey, hiçbir şeyin işareti olmadığı gibi, her şey her şeyin işareti de olabilirdi.
- Virgüllerle koşardım, noktalarla duraklar, ünlemlerde şaşardım! Ne kadar şaşırtıcıydı kitaplarda, haritalarda dünya!
- Ama, senin yazdığın o parlak cümlelerin, o ince buluşların ve düşüncelerin yaratılmasında, tuhaf bir şekilde, ilk anda kanıtlanamayacak kadar karmaşık bir yolla, sanki benim de bir payım varmış gibi gelirdi bana.
- Bunu okurken kendini benim yerime koy da işaretlerime dikkat et; çünkü kendimden bahsettiğimde biliyorum senden söz ettiğimi ve senin hikayeni anlattığımda sen de biliyorsun kendi anılarımı dile getirdiğimi.
- "Her akıllı insan hayatın güzel bir şey olduğunu, amacının da mutlu olmak olduğunu bilir," dedi babam üç güzel kızı seyrederken. "Ama yalnızca aptallar mutlu olur. Nasıl izah edeceğiz bunu?"
- Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu. Derin bir huzurla her yerimi saran o harika altın an ,belki birkaç saniye sürmüştü, ama mutluluk bana saatlerce, yıllarca gibi gelmişti..
- Ben esrarı hala çözememiş olurdum, ama sen, daha bir çok sayfadan ve saatten ve gece geç vakit aç köpek sürüleri kapının önünden geçtikten sonra, bilmeceyi bitirmiş olurdun. Sümerlerde sağlık tanrıçası: Bo; İtalya'da bir ova: Po; bir cetvel türü: Te; bir nota: Re; aşağıdan yukarıya akan ırmak: Alfabe; harflerin ovasında olmayan dağ: Kaf; sihirli kelime: Dinle; aklın tiyatrosu: Rüya; yanda resmi görülen yakışıklı kahraman; sen hep bilirsin, ben hiç çıkaramam. Gecenin sessizliğinde, başını dergiden kaldırdığında yüzünün yarısı aydınlıkta, yarısı karanlık ayna, sorardın, ama anlamazdım, bana mı, bilmecenin ortasındaki yakışıklı ve ünlü kahramana mı: ''Acaba saçlarımı mı kessem?'' Bir an, ben, gene boş, bomboş bakardım.
- hiçbir zaman inandıramadım seni kahramansız bir dünyaya neden inandığıma. hiçbir zaman inandıramadım seni o kahramanları uyduran zavallı yazarların neden kahraman olmadıklarına. hiçbir zaman inandıramadım seni o dergilerdeki resimleri çıkanların bizden başka bir soydan olduğuna. hiçbir zaman inandıramadım seni sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. hiçbir zaman inandıramadım seni, o sıradan hayatta benim de yerim olmasi gerektiğine.